8 Ocak 2021 Cuma

Rönesans ile Ortaçağ Arasında Bir Sıkışmışlık: Dr. Faustus

Christopher Marlow ve Rönesans Dönemi:

1564-1593 yılları arasında yaşayan Christopher Marlow, İngiliz Rönesans Tiyatrosunun başta gelen temsilcileri arasında kabul edilmektedir. Marlow, bu yazıda değinilecek olan Dr. Faustus oyunu ile ün salmış ancak henüz 29 yaşındayken hayata veda etmiştir. Marlow’un hayatı, kaleme aldığı Dr. Faustus oyunu ile paralellikler gösterir. Kalıbına sığmayan, tabulara açıkça laf söyleyebilen bir kişidir. Marlow ile bilinen bazı bilgiler günümüzde hala gizemini korumakta aslında Shakespeare ile aynı kişi olduğu ya da kaleme aldığı oyunların bazı kısımlarını başkasıyla birlikte yazdığı gibi çeşitli iddialar bulunmaktadır.

Bütün bu efsaneler bir yana, yapıtlarıyla bıraktığı iz konusunda koşulsuz bir gerçek vardır. Shakespeare yanı sıra, Elizabeth dönemi İngiliz tiyatrosunun en önde gelen yazarı sayılan Marlowe, İngiltere’de “burjuvalaşma sürecinin varlığını ve çelişmelerini ilk sezen” yazar olmuş, bu sürecin bir yansıması olarak ortaya çıkan tragedyaya ilk somut boyutlarını kazandırmış: bireysel eylem ile tarihsel sürecin etkileşim bağını ortaya koymuştur. Rönesans insanının dünyasal iktidar gücünü bir tragedya sorunsalı olarak ele almış olan Marlowe, tragedya kahramanının bilincinde oluşan zihinsel çelişmeleri tragedyanın özüne oturtmuş, tragedya kahramanını bütün insanlığı yansıtan kahraman olarak ortaya koymuştur. [1]

Rönesans, 15. Yüzyılda İtalya’da başlamış, bilim, sanat, hukuk başta olmak üzere insanoğlunun var olduğu her konuda etkisini göstermiştir. Rönesans düşüncesi katı dini kuralların ve adeta bir “karanlığın” hüküm sürdüğü Ortaçağ döneminin ardından bilgiyi ve insan düşüncesini ön planda tutmakta dünyevi olanla ilgilenmektedir. Rönesans kısa sürede İtalya sınırları dışına çıkmış tüm Avrupa’yı etkisi altına almıştır.

Rönesans’ın etkileri hiç kuşku yok ki sanat alanında da görülmüş, sanat eserlerine olan yaklaşım ve yorumlar radikal değişiklikler geçirmiştir. Tiyatro da Rönesans ile birlikte büyük bir evrim geçirmiştir.

Rönesans Tiyatrosu ve Özellikleri:

İtalya’da görülen Rönesans Tiyatrosunun etkileri oyunlarda Antik Yunan eserlerine geri dönüş, Üç-Birlik gibi Katı kuralların uygulanmaya başlanması ve Tiyatro’da mimarinin artması şeklinde olmuştur. Rönesans draması İtalya’da 14. Yüzyılın sonlarından 16. Yüzyılın sonlarına kadarki 200 yıllık dönemde gelişmiştir. Günümüzde bu İtalyan oyunları sanatsal olarak değersiz kabul edilmekte ve nadiren okunup sahnelenmektedir. Aslında bunlara, Ortaçağ uygulamalarından ilk net kopuşu temsil ettikleri ve başta İngiltere ile Fransa olmak üzere, daha uzun ömürlü bir dramanın yazılacağı diğer ülkelerdeki oyun yazarları için model oluşturacağı için değer verilmektedir. [2]

İngiltere’de Rönesans Tiyatrosunun etkileri, Elizabeth Dönemi Tiyatrosu olarak adlandırılmaktadır. Bu dönemde İngiliz tiyatrosunun altın çağı yaşanmış, halen daha güncelliğini koruyan pek çok önemli eser bu dönemde yazılmıştır.

Rönesans dönemi tiyatrosunun etkisi sadece yazılan veya sahnelenen oyunlara ilişkin değil, oyunları izlemeye gelen halka yönelik de tespitler yapılabilmesini mümkün kılmaktadır. Tiyatro binaları veya sahneleri önceki dönemlere göre farklılık göstermekte, bir dönemler Roma Tiyatrolarında olduğu gibi aristokrat ve seçkin kesim için özel izleme yerleri olan yapıtlar, yıkılan feodal düzen ve yavaş yavaş etkisini gösteren şehirlileşme ile birlikte ortaçağın dayatmalarını sorgulayan aydın bir burjuva sınıfa ev sahipliği yapmaktadır.

Rönesans’ta güçlenen bireyin atılım gücü, yeni bir edim alanı bulmuştur sahnede. Yanılsama da olsa, gücünü sınama, tutkularını gerçekleştirme olanağı yaratılmıştır. Orta sınıfın zenginlik ve güçlülük tutkusu, oyunların ateşleyici gücünü oluşturur. Artık önemini yitirmeye başlasa da çekiciliğini koruyan geleneksel ahlak değerleri boşuna direnir bu yıkıcı tutkuya karşı. [3]

Rönesans Tiyatrosunda, Tiyatronun eğitici, öğretici yanı öne çıkmakta, insana ve hayata dair gerçekler ağır basmakta, katharsis ile izleyenlerde durulma amaçlamaktadır. Sevda Şener Rönesans Tiyatrosunun özellikleri ve odaklandığı noktaları şu şekilde aktarmaktadır:

-Tiyatro okunmak için değil, oynanmak içindir.

-Tiyatroda gerçeğe benzerlik gözetilmelidir.

-Tragedya ve Komedya Farklı özellikler taşıyan ayrı türlerdir.

-Biçimlerde Belli Kurallara Uyulmalıdır

-Tiyatronun görevi eğitmek ve Eğlendirmektir.

Rönesans’ta İngiltere’de Elizabeth Dönemi tragedyaları önemlidir. Bu dönemin ve bütün çağların en önemli tragedya yazarı da hiç kuşkusuz Shakespeare'dir. O dönemde yazılan birçok tragedya siyasal çatışmaları, savaşları, onulmaz aşkları, serüvenleri, şiddet sahnelerini, öç ve öldürü duygularını istemiştir. Vahşet, kan, ölüm bu oyunların değişmez nitelikleri oldu. Elizabeth Dönemi seyircisi de zaten bundan hoşlanıyordu. Bu dönemin tragedya açısından önemli özelliği, Shakespeare, Christopher- Marlowe, Thomas Kyd gibi büyük tragedya yazarlarının antik kuralların da dışına çıkarak kendilerini özgürce ifade etmiş olmalarıdır. Bu tutumdan da ölümsüz, her çağda anlamı olan başyapıtlar doğmuştur. [4] Bu eserlerin başında Christopher Marlowe’ın Dr. Faustus oyunu gelmektedir.

Dr. Faustus ve Rönesans Dönemi Etkileri

Dr. Faustus, Rönesans döneminde sorgulayan, daha fazla bilgiyi arayan bireyin temsilcisidir adeta. Faustus iyi bir tahsil görmüştür, akademik bir kariyer vardır. Ancak ona artık ulaşabileceği nitelikte bilgiler yetmemektedir. Mantık biliminde artık doruktadır, Hekim olarak binlerce kişiyi umutsuzluk hastalıklardan kurtarabilmiştir ancak hekimliğin de onun için bir sınırı vardır. İnsanlara ölümsüzlük bahş edememiş, onları ölümden geri döndürememiştir. Hukuk da Faustus için saçma bir bilimdir, para peşinde koşan insanlara yöneliktir. İlahiyat alanı da ona yetersiz gelmektedir. Bu yetersizlik hali, daha fazla bilgiye ulaşma isteği Faustus’u büyüye yöneltir. Daha fazla bilmek güç demektir. Faustus bu dünyanın en güçlüsü yani Tanrısı olmak istemekte, bu isteğini şu şekilde ifade etmektedir.

 

“Kuvvet ve başarabilme gücü,

Hiçbir zanaat öğrencisine vaat edilmedi.

Hareket etmeyen kutuplar arasında hareket eden her şey

Benim emrimde olacak. Krallara, imparatorlara

Yalnızca egemen oldukları topraklarda itaat ederler.

Oysa bilimde usta olan kişi, büyü alanında

İnsanın aklının erişebileceği her yere egemen olur.

Başarılı bir sihirbaz güçlü bir Tanrıdır.

Hadi Faustus, Tanrı olmak için çalıştır beynini.” (Dr. Faustus Sf. 8) 

Faustus’un bu sıra dışı istekleri ve bu istekleri elde etmek için ruhunu şeytana satmaya götürecek yol, Rönesans düşüncesindeki itaat etmeme ve sisteme karşı gelme ile paralellik taşır. Ortaçağ öğretisinin aksine Rönesans bireyi önüne konanla yetinmez, daha fazlasını ister. Bu daha fazlasını isteme hali gerekirse tabu sayılabilecek konularda bir başkaldırı yaratmaktadır. Faustus tanrı olmayı istemekle, dinlere, ortaçağ öğretilerine adeta başkaldırmaktadır. Buradaki önemli bir nokta da bilgi konusunda söyledikleridir Faustus’un. Çünkü Rönesans döneminin en önemli unsurlarından birisi bilginin önemidir. Faustus artık dünyevi bilgilerde ve bilimlerde ustalaşmış, daha fazlasını istemekte bu yüzden de büyü sanatına el atma hayalleri kurmaktadır.

Her ne kadar Rönesans tiyatrosunda Antik Yunan kurallarına bir dönüş görülse de Marlow’un Dr. Faustus oyununda bu kuralların yıkılması söz konusudur. Dr. Faustus bir tragedyadır ancak Antik Yunan Tragedyalarından farklı olarak üç birlik kuralına uyulmaz. Oyun 24 yıllık uzun bir dönemi, pek çok mekanı kapsar. Koro, Antik Yunan korolarından farklı olarak tek kişi ile temsil edilir. Hatta kimi çevirilerde Koro ile Wagner karakteri aynı kişidir. Koro, öğüt vermekten ziyade bir anlatıcı görevi üstlenir hikayede. Antik Yunan Tragedyalarının en temel özelliklerinden olan acı verici, vahşet içerici öğelerin sahnede görülmemesi ve Koro aracılığıyla izleyiciye aktarılması Dr. Faustus oyununda yoktur. Bu olaylar sahnede gösterilir ancak bu sahnelerin olduğu kısımda absürt veya bir komiklik hali mevcuttur. Belki de yazar bu sahnelerin şiddetini bu şekilde azaltmaya çalışmış belki de izleyicide bırakacağı etkileri bu şekilde arttırmak istemiştir. Yine Antik Yunan Tragedyalarında görülen kaba, argo sözlere yer verilmemesi kuralına Dr. Faustus oyununda uyulmaz. Aksine oyunda pek çok kaba konuşma mevcuttur.

Oyunun Rönesans dönemi karakteristiğine rağmen Ortaçağ döneminin de etkilerini görmek mümkündür. Özellikle Dr. Faustus’un oyun sonunda, sonsuza kadar lanetleneceğini öğrenmesi ve yaşadığı pişmanlıklar, özgürcü Rönesans bireyine yakışmayacak bir davranış olarak onu daha çok Ortaçağ bireyine yakınlaştırmakta, oyun boyunca yerden yere vurulan kilise ve din öğeleri bir anda bir kurtarıcı olarak yüceltilmektedir. Oyunda Faustus’un son sözleri bir kefaret isteği barındırmaktadır adeta:

“Tanrım, Tanrım öyle sert bakma bana!

Engerekler, yılanlar, bırakın biraz daha nefes alayım.

Açma ağzını iğrenç cehennem! Gelme Lucifer!

Yakacağım kitaplarımı.. Ah. Mephistophills!” (Dr. Faustus Sf. 70)

Yine oyunun Epilog bölümünde koro bir anda didaktik bir dile bürünür ve adeta Ortaçağ esintileri göstererek izleyiciye sert bir uyarıda bulunur. Bu uyarı Rönesans insanına değil aksine ortaçağ insanına yapılacak türden bir uyarıdır. Çünkü sınırları zorlamamaları, hadlerini bilmelerini istemektedir. Koro Şöyle der:

“Faustus gitti; cehenneme düşüşüne dikkatle bakın.

Akıllı kişiler onun kaderinden ders alsınlar da

Yasak şeylere hayranlık duymasınlar.

Onların parlak ileri görüşleri zeki insanlatı baştan çıkarır,

Tanrısal gücün daha fazlasını denemeye kalkarlar.” (Dr. Faustus Sf. 70)

Sonuç

Dr. Faustus, Elizabeth Dönemi Tiyatrosunun önemli eserlerinden biri olarak kabul edilse de aslında Ortaçağ ile Rönesans arasında bir sıkışmışlık göstermektedir. Dr. Faustus bilgiye açtır, bireysel özgürlüğüne vurgu yapar, daha fazla bilgiye ulaşmak için büyü sanatına yönelir hatta Kilisenin başı Papa ile dalga geçer, kardinallerin yüzüne tokat atar. Kısacası Ortaçağ döneminden intikam alır. Ancak aynı Dr. Faustus, şeytan ile yaptığı anlaşmanın sonuna gelince bir korkuya bürünür ve tanrıya sığınmak ister, yaptıklarından pişmanlık duyar, tövbe etmeye dair düşünceler barındırır.

KAYNAKÇA

Aziz ÇALIŞLAR, “Tiyatro Ansiklopedisi”, T.C Kültür Bakanlığı, 1995

Oscar G. Brockett, Franklin J. Hildy. “Tiyatro Tarihi”.  Mitos-Boyut Yayınları. İstanbul 2016.

Sevda ŞENER, “Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”, Dost Kitabevi Yayınları, 2012.

Özdemir NUTKU, “Dram Sanatı”, Kabalcı Yayınevi, 2001.

Christopher MARLOW, “Dr. Faustus”, Mitos-Boyut Yayınları.


[1] Aziz ÇALIŞLAR, “Tiyatro Ansiklopedisi”, T.C Kültür Bakanlığı, 1995 Sf. 412

[2] Oscar G. Brockett, Franklin J. Hildy. “Tiyatro Tarihi”.  Mitos-Boyut Yayınları. İstanbul 2016. Sf 157

[3] Sevda ŞENER, “Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”, Dost Kitabevi Yayınları, 2012. Sf 75

[4] Özdemir NUTKU, “Dram Sanatı”, Kabalcı Yayınevi, 2001. Sf. 54

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder