8 Ocak 2021 Cuma

MELODRAM EKSENINDE NAMIK KEMAL’IN GÜLNIHAL OYUNU ÜZERINE DÜŞÜNCELER

1)   Namık Kemal ve Yazarlığının Dönemin Siyasi Arka Planına Etkisi:

1840 yılında Tekirdağ’da doğan Namık Kemal, Tanzimat döneminin en önemli yazarlarından birisi, belki de en önemli ismi olarak kabul edilmektedir. Bu kabuldeki en önemli etken Namık Kemal’in ilk edebi roman İntibahı ve sahnelenen ilk tiyatro eseri olan Vatan yahut Silistre’yi kaleme alması, eserlerinde vatanperverlik, hürriyet gibi kavramlara yer vererek dönemin siyasi gündemini etkilemesi, yapıtlarıyla haklı bilinçlendirmesi ve farkındalık yaratmasıdır.

Tanzimat dönemi, Osmanlı Tarihi içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. Bu dönemde gerçekleşen batılılaşma hareketleri siyasetten sanata pek çok kurumu etkilemiş dolayısıyla izlerini tiyatro üzerinde de bırakmış, bu dönemde batı etkisinde pek çok oyun kaleme alınmış ve sahnelenmiştir. Bu dönemdeki yapıtları salt birer edebi eser olarak nitelendirmek doğru olmayacaktır. Nitekim, Tanzimat döneminin önemi; Osmanlı Aydınları arasında giderek artan vatan, hürriyet, medeni haklar, insan hakları, hatta siyasi eleştiri gibi konuların edebi eserlerde yer alması ve bunların halka aktarılmasıdır.

Okur yazar oranının düşük olduğu, mutlak bir monarşinin hakimiyet sürdüğü Osmanlı İmparatorluğunda hiç kuşku yok ki medeni haklar, demokrasi, hürriyet gibi kavramların bu denli sesli bir şekilde dile getirmesi hem siyasal hem de toplumsal birçok değişikliğin öncüsü olmuş hatta bu dönemde temeli atılan kimi fikirler İstiklal Savaşında ve Cumhuriyetin kurulmasında önemli rol oynamıştır.

Namık Kemal’in bu dönem içerisindeki önemi sadece ilk edebi roman veya sahnelenen ilk tiyatro oyunun yazarı olmasından ötedir. Namık Kemal, Türkiye’de insan haklarından ve parlamenter sistemden bahseden ilk kişi değildi; fakat bunlar arasında bağlantı kuran ve hürriyet ile kanuna dayalı demokrasi üzerine fikirlerini açıkça ortaya koyan ilk kişi idi. Namık Kemal’in daha çocukluk yıllarında ruhunda yer etmiş olan hak ve hürriyet duygusu, bilhassa 18.yy. Fransız İhtilali’nin ortaya koyduğu hürriyet, eşitlik, adalet gibi fikirlerle bütünleşmiş ve bir ideal derecesine varmıştır.[1]

Edebi eserlerin halk üzerindeki etkileri, dolayısıyla dönemin siyasal yapısıyla olan ilişkisine dair en önemli olaylardan birisi bu dönemde yaşanan Vatan olayıdır. 1873’de meydana gelen Vatan olayı belki de Osmanlı Siyasal tarihinde siyasi otoriteye karşı, halkın politik ve özgür düşüncelerle gerçekleştirdiği ilk toplu protesto olarak adlandırılabilir. Vatan yahut Silistre oyunu ilk kez 1 Nisan 1873’te temsil edilmiştir. Oyunda sık sık geçen “Yaşasın Vatan!” seslerine seyirciler de katılmış, Namık Kemal alkışlar arasında sahneye çıkarılmış, Halk yazarı tiyatrodan çıkarken uğurlamış, “Yaşasın Kemal, yaşasın millet!” diye bağırdıkları gibi ayrıca “Muradımız budur, Allah muradımızı versin!” sözleriyle özgürlükten yana olduklarını, Abdülaziz yerine veliaht Murad’ı istediklerini Murat sözcüğüyle anıştırmışlardır. [2] Yaşanan bu olayın ardından gerçekleşen çeşitli tutuklamalar ile birlikte Namık Kemal de sürgüne gönderilmiştir.

Vatan olayı bir tiyatro eserinin halk üzerinde gerçekleştirebileceği etkiye önemli bir gösterge teşkil eder. Özellikle bu dönemde Osmanlı Aydınları arasında dahi Tiyatro kültürünün gelişmemiş olduğu, sahnelenen oyunlarının birçoğunun batıdaki muadillerinden çok geride kaldığı ve Padişah’ın sadece hükümdar değil aynı zamanda İslam dininin halifesi olduğu da düşünülürse, bu oyunun halk üzerinde yarattığı coşku; kutsal ve mutlak kabul edilen Padişah’a karşı ses yükseltilebilmesine olanak tanıması oldukça önemlidir.

Tanzimat dönemi yazarlarının yapıtlarına baktığımız zaman başta Melodram türünün yazarlar üzerinde büyük bir etki bıraktığı görülmektedir.

2)   Melodram Türü ve Tanzimat Tiyatrosunda Melodram:

Melodram türünün doğuşunda Romantizm akımı ve 1789 Fransız Devriminin etkisi büyüktür. Melodramda bireysellik düşüncesi hakimdir. Devrim dönemi Fransa’sı susturulmuş bedeni konuşkan hale getirmenin en radikal biçemini melodramda bulmuştur. Melodram bir devrim sanatıdır gerçekten de. Devrimin kitlelere hızla ulaşması gereken dönemlerde, sözünü doğrudan söyleyen, iyisi kötüsü kolayca birbirinden ayrılan, mesajını karmaşıklaştırabilecek her tür ayrıntıyı titizlikle dışarıda bırakan melodram türü, her devrim sonrasında değişen sınıfsal dengelerin yarattığı belirsizlik ve huzursuzluk ortamını “yeni gelenleri” hızla eğiterek bertaraf etmeyi hedefler. [3]

Melodramlar kendi içinde üç tipe ayrılabilmektedir: Sonu kötü bitişiyle tragedyaya yaklaşan “yenilgi Melodramı”, iyilerin ödüllendirilip kötülerin cezalandırıldığı, iyi sonla biten “yengi Melodramı”; belli bir toplumsal sorun üstünde tartışma yaratarak, adalet duygusunu kabartmaya ya da öfke yaratmaya yönelik “başkaldırı Melodramı”. [4]

Melodram türünün en temel özellikleri şu şekildedir:

Melodramda oyun kişileri sıradandır ve karakterleri derin değildir. Bu karakterler tek bir kişilik yapısına sahiptir. İyiler iyi, kötülerse kötüdür. Bu karakterlerin neden iyi, neden kötü olduğuna dair bir arka plan hikayesi izleyiciye sunulmaz. Oyun kişileri birer kalıptırlar. Dramatik gelişim içinde hiçbir değişikliğe uğramazlar; başta neyseler sonda da öyledirler. Bütün bu kişilerin değerleri ve nitelikleri önceden saptanmıştır. İyiler oyunun sonunda da iyidirler ve hatasızdırlar; kötüler ise yine kötü. [5]

Oyunlarda karşıtlıklar çok önemlidir. Bu karşıtlıkların başında iyiyle kötünün çatışması gelir. Oyun sonunda kötüler cezalandırılır, kimi zaman ise iyiler ödüllendirilir. Bu karşıtlıklar seyircinin oyundan ahlaki bir ders almasını sağlar ve amaçlar. Oyunların sonunda iyi karakter ödüllendirilmese bile kötü karakter cezalandırıldığı ve kaybettiği için kazanan erdem olur. Yaşanan karşıtlıklar sadece iyiyle kötünün çatışmasıyla sınırlı kalmaz.

Melodram oyunlarında genellikle sade bir dil kullanır. Bu bağlamda okuma yazma bilmeyen insanların anlayabileceği niteliktedir ve bir nevi kitle sanatı olma görevi üstlenir. Türün öncüsü olarak kabul edilen Pixerecourt yaptığı işi şu sözlerle savunmuştur: “Okuma bilmeyen kimseler için yazıyorum” [6]

Abartı öğesi melodram oyunlarına hakimdir. Abartı, izleyicinin duygularını harekete geçirmek için kullanılır ve oyunculuklar, müzik kullanımı, dekor ile pekiştirilir. Bu abartı karakter yapılarında da görülür. İyi karakterler gerçekte olamayacak kadar iyi, kötü karakterlerse gerçekte olamayacak kadar kötüdür.

Melodramda iyi karakter genelde edilgendir ve bir eylemsizlik içerisindedir. Bu eylemsizlik ile izleyicinin iyi karaktere acıması, kötü karaktere duyduğu öfkenin artması amaçlanır. İyi karakter bu eylemsizliği içerisinde adeta bir bekleyiş ve çaresizlik içindedir. Bu bekleyişte acı çeker. Oyunlardaki çözüm genellikle tesadüfi olarak gerçekleşir.

Kötü karakter, kötülüğünü ve yapacaklarını sürekli vurgular. Bu şekilde izleyici üzerinde etki bırakır. Kötü karakter oyun ilerleyişi boyunca iyi karakterin peşindedir ve onu alt etmek için planlar kurar.

Melodramda kadınlar önemli bir yer tutar. Kadınlar bu tür oyunlarda karar verici ya da çözüme ulaşılmasında önemli bir yere sahiptir.

Duygular ve düşünceler sahnede açık bir şekilde dile getirilir ya da gösterilir.

Melodramda kurguyla gerçeklik ayrımı ortadan kaldırılmaya, seyircinin sahnede olanları gerçek sanması, heyecanlanması, ders çıkarması beklenir.

Melodram türü Tanzimat dönemi yazarlarınca fazlaca benimsenmiştir. Bunun başlıca sebeplerinden birisi türün içeriğinin anlatmak istediklerine uygun olması dahası okur yazar oranı düşük olan halkta karşılık bulma oranının yüksek olacak olmasıdır. Yine türün yapısı itibariyle izleyicide yaratılacak coşkun duygular ve erdemin zaferi de bu türün Tanzimat Dönemi yazarlarınca benimsenmesinde önemli pay sahibi olmuştur. Tür Yazarlarca çokça benimsenmiş olmasına rağmen, melodram bu yazarlarca bir alt tür olarak görmüş, yazarlar kendilerini melodram yazarı olarak adlandırmamış ve yazdıkları oyunları farklı isimlerle adlandırmıştır. Bu farklı isimlerle adlandırılan oyunların pek çoğunda melodram etkisi görülmektedir.

Namık Kemal romantizm ile ilgili düşüncelerini Celaleddin Harzemşah oyunundaki ön sözünde belirtmiştir. Bu yazı Türk tiyatro düşüncesinin oluşmasında ilk önemli adımdır. Namık Kemal, günün siyasal ortamının etkisi altında, coşkulu bir sanat anlayışını benimsemekte; edebiyatı, ulusallık bilincinin gelişmesinde, özgürlük savaşımında, heyecanların coşturulmasında etkin bir araç olarak değerlendirmektedir. [7] Hiç kuşku yok ki Namık Kemal’in bu yazıda dile getirdiği düşünceleri yazıyı kaleme almadan önceki eserlerinde açıkça görülmektedir. Gülnihal bu eserlerden birisidir ve Melodram türünün önemli yapıtları arasında kabul edilir.

3)   Gülnihal ve Melodram Etkileri:

Gülnihal, Namık Kemal’in ikinci tiyatro eseridir. Eserin asıl adı Raz-ı Dil (Gönüldeki Sır). Ancak bu ad sansür kurulunca Gülnihal’e çevrilmiştir. Gülnihal’in sahnelenmesi ve yayımlanması birtakım badirelerden sonra gerçekleşmiştir. [8]

Oyunda bir Sancak beyi olan Kaplan Paşa ile Muhtar Bey arasındaki çatışmayı görürüz. Kaplan Paşa halka kan kusturan bir yöneticidir ve halk onun artık gitmesini istemekte ancak kendi başlarına hiçbir şey yapamamaktadır. Muhtar Bey ise Kaplan Paşa’nın akrabası olmasına rağmen yaptıklarıyla halk tarafından çok sevilen bir isimdir. Halk Muhtar Bey’in arkasında birleşerek Kaplan Paşa’nın bu kanlı saltanatına son vermek ister. Muhtar Bey halkın ve sancağın ileri gelenlerin desteği olmasına rağmen bu görevi ancak padişahtan icazet alarak gerçekleştirir. Kaplan Paşa oyun süresince nefret ettiği Muhtar Bey’e eziyet çektirmek için onun sevdalısı İsmet Hanım’a talip olur ve onunla evlenmek ister ve ona psikolojik bir eziyet çektirir. Bu süreçte İsmet Hanım’ın, Muhtar Bey’e zarar gelmemesi için Kaplan Paşa ile rızası dışında nişanlanması ya da Muhtar Bey tarafından bu şekilde algılanması oyundaki bir başka çatışmayı oluşturur.

Namık Kemal bu oyununda açıkça bir sistem eleştirisi getirmiş, halkın çözümde önemli bir yere sahip olacağını belirtmiştir. Ancak Namık Kemal tarafından getirilen sistem eleştirisi doğrudan Padişaha yönelik değil, kötülüğü ile nam salmış bir yönetim imgesine karşıdır. Oyunda Muhtar Bey’in, Padişah’tan icazet alması bunun göstergesidir. Kaplan Bey ile yozlaşan, görevini suiistimal eden bürokratlar eleştirilmiş ve onların üstesinden halkın gelebileceği mesajı verilmiştir. 

Gülnihal oyununda pek çok melodramatik özellik görülmektedir. Öncelikle oyun, Fransız Melodramlarında olduğu gibi kadınların arasında, kamuya yasak olan bir alan olan kadının odasında başlar. Bu sahnede İsmet Hanımın arzuları ve aşkı izleyiciye doğrudan aktarılır. Gülnihal’in dadı olmadan önce aslında bir Bey kızı olduğunun izleyiciye aktarılması, Zülfikar karakterinin Kaplan Bey’e sadık biriymiş gibi gösterilip aslında Muhtar Bey’in arkasında olması gibi görüntünün aldatıcı olmasına dair melodram unsurları bulunmaktadır.

Melodram karakterlerinin iyi-kötü şeklinde keskin sınırlarla ayrılması ve çatışması Gülnihal oyununda da görülür. Kaplan Paşa oyundaki mutlak kötü kişidir. Sürekli olarak kötülüğüne vurgu yapar, İsmet Hanım, Gülnihal ve Muhtar Bey hakkında yapacağı planları yüksek sesle izleyiciye karşı dillendirir. Bu şekilde izleyici üzerinde oluşacak duygu yoğunluğu artar.

Muhtar Bey, Gülnihal ve İsmet Hanım iyi ve erdemli karakterlerdir. Bu karakterlerde hiçbir koşulda izleyicide kötü bir imge uyandıracak derinlik ya da anlam yoktur. İzleyici bu karakterlere karşı empati kurar, onlara sempati besler. İsmet Hanım’ın, Muhtar Bey’e zarar gelmemesi için Gülnihal’in planı ile Kaplan Paşa’ya karşı oyun oynamaları ve evlenme teklifini kabul etmeleri ile bu olayın gerçek yüzünü bilmeyen Muhtar Bey’de bir üzüntü yaratsa da izleyici İsmet Hanım’ın yaptığı fedakarlığı ve bu fedakarlığı neden yaptığının farkındadır. Nitekim er ya da geç Muhtar Bey de bu fedakarlığı öğrenecek ve bu ikili mutlu bir sona kavuşacaktır.

Bu karakterler yine melodramatik yapıya uygun olarak sadece iyi veya sadece kötüdür. Burada Gülnihal karakteri bir istisna oluşturabilir. Nitekim Gülnihal karakterinin geçmişine dair oyunda ayrıntılı bilgi verilmiş, hikayesi anlatılmıştır. Belki de bu sebepten ötürü, Metin And bu oyunu melodrama olarak değil Romantik Drama olarak nitelemiştir. Metin And, Melodramalar ile Romantik Dramaları çok yakın türler olarak sınıflandırmış ancak, Melodramalardı kişilerin tiplerinin önceden belirli ve sınırlı olduğunu belirtmiştir.[9]

Muhtar Bey, İsmet Hanım ve Kaplan Paşa önceden belirlenmiş kalıplara uygundur. Gülnihal karakteri bu özellikleri tam olarak taşımaz. Çünkü içinde barındırdığı iyiliği, geçmişinde yaşadığı olaylar ile bir nedensellik zeminine kavuşturur hatta geçmişinde yaşadığı olaylar yer yer bir iç çatışmaya dönüşür. O geçmişte de iyi biridir ancak yaşadığı olaylar, İsmet Hanım ile ilişkisi izleyici gözünde artık daha farklı olacaktır. İzleyici ona koruyucu ve kollayıcı birisi olarak bakacak, annesini kaybeden İsmet Hanım ile çocuğu olmayan Gülnihal arasında bir ana-evlat ilişkisi iyilik ekseninde kurulacaktır. Zaten oyunun sonunda da İsmet Hanım, Gülnihal’e yönelik “Anneciğim” demektedir.

Gülnihal erdemli ve iyi bir karakter olarak fedakârlık yapan bir başka karakterdir. Yıllar önce kocasını kaybetmiş ve hala onun sevdasını taşıyan Gülnihal, Muhtar Bey ve İsmet Hanım’ı kurtarmak için kendisine sevdalı olan Zülfikar Ağa’ya bir evlilik sözü verir. Burada Gülnihal, Zülfikar’ı kandırmamakta aksine Zülfikar’dan hiçbir gerçeği saklamayarak kendisini her koşulda kabul edecek bu karakterle istemediği bir evliliği İsmet Hanım ve Muhtar Bey’in geleceği için yapacaktır.

Melodramlarda karşıtlıklar ve çatışmaların önemli yer tutması Gülnihal’de de kendine yer bulur. Oyun, geneli itibariyle dürüstlük/fedakârlık – bencillik/zalimlik kavramları arasındaki tezat ve gerilim üzerine kuruludur. Bu kavramlardan ilkinin temsilcisi Muhtar, ikincisinin ise Kaplan Paşa’dır. Muhtar’ın dürüst olduğunu ahalinin ileri gelenleri tasdik ve ifade eder. Fedakârlığını ise Kaplan Pasa –kendi bencilliğiyle birlikte- “O herkesi düşünüyor, herkes de onu düşünüyor. Ben yalnız kendimi düşünüyorum, beni de kimse düşünmüyor.” diyerek itiraf eder. Kaplan Paşa’nın zalimliği ise kendisine dilekçe sunmaya gelenleri idam ettirmesiyle, annesini boğdurmasıyla ve halkın Muhtar’a olan hürmetini çekemeyişiyle somutlaştırılır. Muhtar da kendisini zindana attıran Kaplan Paşa’nın, şehri terk etmesi kaydıyla hayatını bağışladığını duyunca, böyle bir zalimin bağışlamasını kabul etmektense ölümü seçeceğini söyler ve zindandan çıkmaz. [10]

Oyun boyunca İsmet Hanım’ın yaşadığı bayılmalar, Kaplan Paşa’nın ve Annesinin yaptığı kötülükleri açık dille ve aşırı bir biçimde anlatmaları ile tekrarları hatta bir sahnede Muhtar Bey’in bayılması, Kaplan Bey’in sudan sebepler ile halkı idam ettirmek istemesi melodram türünde sahnede gösterilen abartı öğelere güzel bir örnek oluşturur. Oyunda görülen uzun monologlar da melodram türünde sık rastlanan bir unsurdur.

Gülnihal oyununda, Hamlet’ten esintiler de görülmektedir. Namık Kemal, Hamlet oyunundaki hayalet vakasından çok etkilenmiş olmalıdır. Bu yüzden bu vakayı değiştirerek yeniden kurgular. Onun eserinde ‘gerçek’ bir hayalete yer verilmese de İsmet’e hayaletmiş gibi gelen bir olaya yer verir. Oyunun sonlarında yer alan bu sahne, biraz zorlama gibi durmaktadır. Aslında Namık Kemal, Hamlet’teki hayalet sahnesinin tesirini eserinde de görmek istemiştir. [11] Bu aslında melodramatik özelliklere pek de uygun değildir. Nitekim Melodramda izleyici olabildiğince sahnedekini gerçek sanmalı, onu yaşamalıdır. Her ne kadar bu sahne, Hamlet’ten farklı olarak bir gerçeküstülük taşımasa da yine de oyunun akışı içerisinde bir farklılığa sahiptir.

Melodramatik yapıya uygun olarak Muhtar Bey oyunun başından itibaren Kaplan Paşa’ya karşı doğrudan bir eyleme geçmez. Ona karşı eyleme geçmesi için padişahtan fetva alır. Oyun boyunca hapsedilen ya da eylemsiz kalan Muhtar Bey edilgendir ve dramatik yapıya uygun olarak bir bekleyiş içindedir. Oyundaki çözümü Gülnihal ve Sancağın ileri gelenlerinin ortaya koydukları plan sağlar. Oyunun sonunda Sancak Bey yani kötülük kaybeder, iyilik yani Muhtar Bey kazanır. İzleyicide algılanması gereken mesaj budur. Oyunun sonuyla birlikte yukarıda bahsi geçen ayrıma göre Gülnihal’i Yengi ve Başkaldırı Melodram türlerinin bir karışımı olarak görebiliriz.

Sancak halkının Kaplan Bey’e karşı başkaldırışı, bireyin otoriteye karşı bir zaferidir. Melodramın ortaya çıkışını sağlayan ve yukarıda bahsi geçen bireysellik düşüncesinin önemli bir yansımasıdır. Gülnihal’in bir zalime karşı, başlangıçta hiç de güçlü görünmeyen Muhtar-İsmet- Gülnihal ortaklığının ve halkın desteği ile zafer kazanması, melodramda sık sık işlenen “devrim” düşüncesini “mahalli bir boyutta” yeniden üretmekte, ancak “hassas dengeler” nedeniyle padişaha sonsuz bağlılık içinde olunduğunun altı özellikle çizilmektedir. Padişahin başlangıçta burada olanlardan kesinlikle haberi olmadığı, sonra da durumu haber aldığında, Kaplan’ın kellesinin vurulmasını emrettiği, temkinli bir biçimde dile getirilmiştir.[12]

Oyun, halkı gücün kendisine verdiği yetkiyi kötüye kullanan otoriteyi sorgulama gerekirse ona karşı bir eyleme geçme konusunda mesaj içerir. Bu bağlamda yazıldığı dönem de dikkate alındığında oldukça cesur bir adımdır ve oyunun önemi buradan anlaşılabilir. Her ne kadar oyun bu “karşı çıkma” konusunda eleştirisini padişahlık makamına getiremese de Tanzimat Döneminin anlayışına uygun olarak halkı eğitme ve bilinçlendirme adına büyük bir görev üstlenmiştir. Oyunda bir aşk ekseninde işenen otorite ve birey çatışması konusu günümüzde dahi güncelliğini korumaktadır. Bu oyunda yer alan olay ve kişilerin bugün dahi var olabileceğini bilmek oyunun zamansızlığına güzel bir örnek oluşturur.

KAYNAKÇA

AND, Metin. “Türk Tiyatrosunun Evreleri”, Turhan Kitabevi, 1983

AND, Metin. “Başlangıcından 1983’e Türk Tiyatro Tarihi”, İletişim Yayınları, 2014.

ENGİN, Ertan. “Namık Kemal’in Tiyatrolarında Kavramlar”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7(24) Sf. 352-361

ÇALIŞLAR, Aziz. “Tiyatro Ansiklopedisi”, T.C Kültür Bakanlığı, 1995

FUAT, Mehmet. “Tiyatro Tarihi”, MSM Yayınları, 2010.

GÜÇBİLMEZ, Beliz. “Melodram, Beden ve Gülnihal”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, 2002 14(14)

KEMAL, Namık. “Gülnihal”, Kurgan Edebiyat, 2019.

NUTKU, Özdemir. “Dram Sanatı”, Kabalcı Yayınevi, 2001

SARIÇOBAN, Gülay. "Namık Kemal ve Hürriyet Fikri" , Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019 23(2), 515-535

ŞENER, Sevda. “Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”, Dost Kitabevi Yayınları, 2012

ŞENGÜL, Mehmet. “Hamlet (William Shakespeare) ile Gülnihal (Namık Kemal) Adlı Tiyatro Eserleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme”, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018(84) Sf. 219-241


[1] Gülay SARIÇOBAN, "Namık Kemal ve Hürriyet Fikri", Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2019 23(2), Sf. 524

[2] Metin AND, “Türk Tiyatrosunun Evreleri”, Turhan Kitabevi, 1983. Sf. 153

[3] Beliz GÜÇBİLMEZ, “Melodram, Beden ve Gülnihal”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, 2002 14(14)

[4] Aziz ÇALIŞLAR, “Tiyatro Ansiklopedisi”, T.C Kültür Bakanlığı, 1995. Sf. 420

[5] Özdemir NUTKU, “Dram Sanatı”, Kabalcı Yayınevi, 2001. Sf. 77

[6] Mehmet FUAT, “Tiyatro Tarihi”, MSM Yayınları, 2010. Sf. 180

[7] Sevda ŞENER, “Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi”, Dost Kitabevi Yayınları, 2012. Sf. 137

[8] Namık KEMAL, “Gülnihal”, Kurgan Edebiyat, 2019. Sf. 13

[9] Metin AND, “Başlangıcından 1983’e Türk Tiyatro Tarihi”, İletişim Yayınları, 2014. Sf. 105

[10] Ertan ENGİN, “Namık Kemal’in Tiyatrolarında Kavramlar”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 7(24) Sf. 358

[11] Mehmet ŞENGÜL, “Hamlet (William Shakespeare) ile Gülnihal (Namık Kemal) Adlı Tiyatro Eserleri Üzerine Karşılaştırmalı Bir İnceleme”, Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, 2018(84) Sf. 230

[12] Beliz GÜÇBİLMEZ, “Melodram, Beden ve Gülnihal”, Tiyatro Araştırmaları Dergisi, 2002 14(14)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder