11 Ekim 2022 Salı

İzledim: Fahreneit 451 - Tatbikat Sahnesi


2020 yılında Covid-19'un hayatımıza girmesiyle birlikte günlük yaşamamızda bir çok değişiklik meydana geldi. Sokağa çıkma yasakları, sosyal mesafe kuralları, maske kullanım zorunluluğu gibi pek çok yeni alışkanlık ve uygulama rutinimiz oldu. Bu kaotik dönem sadece bireysel alışkanlıkları değil, kültürel uygulamaları da etkiledi. Başta tiyatro olmak üzere pek çok sahne sanat gösterimleri dijital platformlara kaydı. Kapanan ya da önlemler dolayısıyla kapasitesi azalan salonlardan dolayı tiyatrolar; daha önce uygulanan ancak ülkemiz için henüz "bebek" sayılabilecek dijital izleme imkanlarıyla oyunlarını internet ortamında seyirciyle buluşturdu.

Tatbikat Sahnesi de 2019-2020 sezonunda repertuvarına Fahrenheit 451'ı eklediğini duyurmuş ve oyunun hazırlıklarına başlamıştı. 2020 yılının başında başlayan pandemi nedeniyle oyunun prömiyeri dijital ortamda yapıldı, devamında ise pek çok tiyatro gibi artan vakalar, önlemler vb. gibi pandeminin yarattığı durumlar nedeniyle oyunlarını istikrarlı bir şekilde izleyiciyle buluşturamadılar.

2022 yılına geldiğimizde ise Fahrenheit 451, 2 yıl önceki kadroda bazı değişikliklere giderek, evinde yani Ankara'da  izleyiciyle buluştu. 

 "Bir kadın kitaplar uğruna yanabiliyorsa, kitapların içinde bir şeyler olmalı..."



Ray Bradbury tarafından kaleme alınan ve distopya edebiyatının en önemli eserlerinden birisi olarak kabul edilen Fahrenheit 451; kitap okumanın/barındırmanın yasak olduğu, itfaiyecilerin yangın söndürmediği; aksine kitapları yakmak suretiyle yangın çıkardığı; insanların televizyonlar aracılığıyla uyuşturulduğu ve düşünmeyi, sorgulamayı bıraktığı bir yakın gelecek distopyasını anlatıyor. Hem simgesel hem de gerçek anlamda oldukça karanlık, oldukça ürkütücü olan bu distopyanın hikayesi; önceleri diğerlerinden farklı olmayan -yani düşünmeyen, sorgulamayan, kitap okumayı dahi merak etmeyen- itfaiye eri Montag'ın yaşadığı değişim ekseninde anlatılıyor.

Fahrenheit 451'in en önemli unsurlarından birisi kuşkusuz hikayenin geçtiği arka plan yani o karanlık ve distopik dünyadır. Bu dünyayı, kitaptaki kadar başarılı bir şekilde sahneye taşımak zordur. Daha önce pek çok sinema ve tiyatro uyarlaması bu konuda başarısız olmuş ve sınıfta kalmıştır. Tatbikat Sahnesi ise öyle bir atmosfer yaratmayı başarmış ki, izleyiciyi oyunun geçtiği karanlık dünyaya, o distopyanın tam ortasına atıyor. İzleyici, seyirci koltuklarında oturan birer "seyirci" olmaktan çıkıyor ve olayların geçtiği bu distopyanın birer parçası haline geliyor. İzlenilen şey bir tiyatro oyunundan, sokakta şahit olunan bir olaya dönüşüyor.


Bu karanlık dünyayı yansıtmak için kullanılan sis efektleri, müzikler, ses kullanımları, ışık kullanımları çok başarılı. Ancak en büyük övgüyü sahne üzerinde kullanılan dekor hak ediyor. Merdivenli, paravanlı bu dekor açılıp-kapanır ve mobil yapısıyla kimi sahnede eve, kimi sahnede bir metroya dönüşüyor. Kimi sahnede koreografinin bir parçası oluyor, kimi sahnede ise sahnenin geçtiği yere göre boşlukları izleyicinin zihninde doldurtuyor.

Dekorun oyun atmosferine sunduğu en önemli katkı bu değil. Dekor hem Retro hem siberpunk tasarımıyla, kitabın yakalamaya çalıştığı o "distopik yakın gelecek" imgesini harika bir noktadan yakalıyor. Uçan arabalar, gelişmiş teknoloji gibi bilim kurgusal öğeler ile izleyiciyi oyundan yabancılaştırmak yerine, oyunun geçtiği karanlık dünyayı özümsemesini sağlıyor. Retro görünüm ile Siberpunk görünüm arasındaki zıtlığın yarattığı uyumsuzluk yukarıda bahsettiğim ve izleyiciyi içine alan, kitabın her sayfasına hakim olan bu karanlık atmosferin başlıca mimarı. Dekorda yaratılan bu "antika" / "teknoloji" çatışması, izlediğimiz şeyin bizlere çok uzak gibi gelse de ne kadar yakın olabileceğini hatırlatıyor.


Performanslara bakacak olursak. Kitabın en çok ilgi çeken karakteri olan Clarice rolünde Selin Tekman muhteşem bir performans sergilemiş. Tekman, 17 yaşındaki Clarice'i canlandırırken pek çok oyuncunun düştüğü hataya düşmüyor. Sesini değiştirerek, yaşını küçülterek karikatürize 17 yaşında bir çocuk olmuyor. Aksine ses tonuyla, vurgusuyla, hareketleriyle Clarice'in kimi zaman çocuksu, kimi zaman olgun, kimi zaman garip, kimi zaman sempatik olan hallerini kısacası pek çok farklı duyguyu inandırıcı ve olması gerektiği gibi sunuyor.

Fatih Sönmez; canlandırdığı Montag'ın değişimini çok iyi özümsemiş ve sahneye koymuş. Oyunun başında Montag'ın soğuk, robotik, düşünmeyen; oyunun devamında ise aşık olan, düşünmeye, sorgulamaya başlayan Montag'ın hallerini; başarıyla sahneye koyuyor. İki zıt kutuptaki duyguların bu şekilde başarılı bir şekilde sahneye konması; dahası duygular, eylemler değişirken karakterin temel hareketlerinin, mim ve jestlerinin benzer düzeyde kalması yani abartıya kaçılmadan bu değişimin yaşanması; Montag'ın dönüşümündeki inandırıcılığı olması gerektiği gibi izleyiciye aktarıyor.

Erdal Beşikçioğlu, Şef Beatty rolüyle yine harikalar yaratmış. Pek çok Fahrenheit 451 uyarlamasında bu karakter hatalı bir şekilde "saf bir kötü" olarak sahneye konulurken, Beşikçioğlu, karakteri olması gerektiği gibi "derinlikli" olarak yorumlamış. Yeri geldiğinde acımasız, yeri geldiğinde yardımsever olan; her sözüyle Montag'ı diken üstünde tutan ve asla sözlerinin ardındaki gerçek niyeti bilinmeyen Beatty, Beşikçioğlu'nun performansıyla izleyicileri ürkütmeyi başarıyor. Ondan, "kötü" bir karakter olduğu için değil, kitaptaki gibi "anlaşılmaz" olduğu için ürküyoruz. 

Neslihan Aker, hikayenin geçtiği distopik dünyanın örnek vatandaşı olan Mildred Montag'ın abartılı ve uçlardaki hallerini; Ünsal Coşar ise kimi zaman babacan kimi zaman çileden çıkan; hem akıllı hem deli davranışları olan Profesör Faber'in zıtlıklarla dolu karakter geçişlerini başarıyla sahneliyorlar. Meli Bendeli de kitapta olup olmadığını tam hatırlayamadığım "Sunucu" rolüyle kısa ama çok önemli bir katkı sunuyor oyunun dünyasına. Nitekim kitapta oldukça önemli bir yeri olan, oyunda ise daha az bahsedilen bu karanlık ve distopik dünyanın içerisinde insanları adeta uyutmak için yaratılan renkli, canlı "reality show" dünyasının bir temsilcisi olarak sadece hikayeye değil, performansındaki karanlık içindeki yapay aydınlık zıtlığıyla atmosfere de büyük katkı sunuyor. 

Yazıda en çok kullandığım kelimelerden birisi "zıtlık" oldu. Nitekim kitapta, yaratılan karanlık ve distopik dünyanın "etkileyici" olmasının başlıca nedeni hem ironik hem simgesel zıtlıklardan yararlanması. Bunun en bariz örneği kuşku yok ki günümüzde Yangın söndürmekle görevli İtfaiyecilerin bu distopik dünyada kitapları yakması. Kitaptaki her bir zıtlık temasından bahsetmeyeceğim, burada değinmek istediğim oyunda bu zıtlıklara verilen önem ve sahneye ne kadar başarılı yansıdığı. Karakterlerin duruşlarından, dekora; ışık kullanımından, müziğe oyun baştan sona bu zıtlıklardan beslenerek; kitabı çok başarılı bir şekilde yorumladığını bizlere gösteriyor.

Kuşkusuz hiç bir edebiyat uyarlamasını tam anlamıyla ne sahneye ne sinemaya taşımak mümkün değil. Bu açıdan bakıldığında Tatbikat Sahnesi'nin oyununda da kitapta atılan pek çok yer var. Örneğin, Mildred aracılığıyla bu distopik dünyadaki sıradan insanların ne hale dönüştürüldüğüne dair bir fikir edinsek de, bu dünyanın geneli hakkında daha fazla detay ya bulamıyoruz ya da satır aralarından öğrenemek durumunda kalıyoruz. Ancak oyuna bir bütün olarak baktığımızda; yaratılan atmosfer, performanslar bu bahsettiğim hususu küçük bir detay haline getiriyor sadece.

Geçtiğimiz hafta 2022 yılı prömiyerini yapan ve ilk 2 gün biletleri anında tükenen Fahrenheit 451 sezon boyunca Tatbikat Sahnesi'nde olacak. İmkanı olan herkesin izlemesini tavsiye ediyorum.

Oyunun Artıları:

Harika Atmosfer
- Başarılı performanslar.
- Yaratıcı sahne, ışık, ses kullanımları
- Bir kitap uyarlaması olarak kitabın özünü başarılı bir şekilde sahneye koyabilmesi.

Oyunun Eksileri:

Dekordaki merdivenden çıkan seslerin kimi zaman oyuncu seslerini bastırması

Oyun Puanı: 9.5/10

Bu yazı oyunun 08.10.2022 tarihli gösteriminin ardından yazılmıştır. Yazıda kullanılan görseller Biletix.Com ve Tatbikat Sahnesi Sosyal Medya hesaplarından alınmıştır.

Ali Uygur Selçuk