8 Ocak 2021 Cuma

Elizabeth Dönemi, Shakespeare Tiyatrosu ve Macbeth

 Shakespeare, sadece yaşadığı dönemi değil, ölümünden yüz yıllar geçmesine rağmen günümüzü de etkilemiş bir yazardır. Pek çok kişi Shakespeare’i gelmiş geçmiş en büyük yazar olarak nitelendirmekte, eserleri üzerine halen pek çok araştırma ve akademik çalışma yapılmaktadır. Shakespeare sadece bir yazar değil bir tiyatro insanıdır. Yazdığı oyunları bağlı bulundukları toplulukla sahnelemiş ve burada hem idari hem de günümüzde yönetmen, dramaturg gibi görevlere denk gelebilecek pozisyonlarda bulunmuştur.

Shakespeare’in yaşadığı dönem İngiliz Tiyatrosu Altın Çağlarından birisini yaşamıştır. Bu döneme Elizabeth Dönemi tiyatrosu denmektedir ve Rönesans’ın etkisi İngiltere Tiyatrosunu da etkilemiştir. Bu etki oyun metinlerinden oyunculuklara, sahnelemeden, tiyatro binalarına kadar pek çok alanda olmuştur.

Bu dönemde oyunlar genellikle üstü açık, oval biçimli tiyatro sahnelerinde sahnelenirdi. Shakespeare ve ekibinin oyunlarını sahnelediği Globe tiyatrosu bu tiyatroların en önemlilerinden birisidir. Globe tiyatrosu 2 kez yanarak yok olmuş, 1990’lı yıllarda bir replikası tiyatronun orijinal yerine yapılmıştır. Globe tiyatrosu dönemin tiyatrosunun izleyici etkisi üzerine güzel bir örnektir. Öncelikle bu tiyatroda ve diğer benzer açık hava tiyatrolarında oturma yerleri ve ayakta durma alanları olmak üzere 2 farklı oyun izleme yeri bulunuyordu. Ayakta durulan alan sahnenin hemen önünde olmasına karşın bilet fiyatları en ucuz olanlarıydı. Oturma yerlerinde ise sahneden uzaklaştıkça bilet fiyatları pahalılaşıyordu. Böylece Antik Roma’ya benzer bir şekilde localaşma oluyor, zenginler uzakta ama oturarak, maddi durumu iyi olmayanlar ise yakında ama ayakta durarak oyunları izliyordu. Bu dönemde tiyatro izleyicilerinin oyunlarla olan etkileşimi de oldukça ilginçtir. Oyunların sahnelenmesi esnasında bir panayır alanıymışçasına yiyecek-içecek satılıyor, sahneye kötü bir karakter çıktığında izleyiciler tarafından yuhalanıyor hatta üzerlerine domates, portakal gibi nesneler atılıyordu. Günümüzde Globe tiyatrosu sadece mimari olarak değil, bu anlayışın bütününe sadık kalarak hizmet vermeye devam etmekte, en ucuz biletler ayakta durulan yerlerden, en pahalı biletler ise koltuklu yerlerden satılmakta, izleyiciler sahnedeki oyuncuları yuhalayıp nesne atmakta ya da onları alkışlamaktadırlar.

Elizabeth dönemi tiyatrosunun yazarlarda görülen en önemli özelliğinin başında Aristoteles’in Poetika’da belirlediği kuralları yıkmak gelmektedir. Macbeth oyununda bu kuralların yıkımına bolca rastlanır. Örneğin Macbeth ’de bir koro yoktur, olaylar üç birlik kuralına uygun işlenmez. Zaman uzun bir zamanı kapsadığı gibi yer olarak da birçok farklı mekân seçilmiştir. Trajik kahraman trajik eylemi gerçekleştirirken bilinçsiz değildir, aksine farkındadır. Macbeth, tüm olay zincirini başlatacak Kral Duncan’ı öldürme konusunda hür bir iradeye sahiptir, Hırsı nedeniyle bu cinayeti gerçekleştirir ancak derin bir karakter olarak bu eylemin hem öncesinde hem sonrasında kendisiyle büyük bir iç çatışma yaşar. Oyunda Antik Yunan Tragedyalarına benzer şekilde vahşi olaylar sahnede gösterilmez, örneğin Duncan’ın ölümü, Lady Machbeth’in ölümü sahnede başka karakterlerin repliği ile verilir, ancak bu eylemler sahnede gösterilmese bile bu eylemlere dair kan ve vahşet unsurları açıkça sahnede gösterilir. Bunun en bariz örnekleri Kral Duncan’ı öldürdükten sonra Macbeth ’in kanlar içinde odadan çıkması, cinayet aleti hançeri elinde tutması ve oyun sonunda Macbeth’in kesilmiş başının sahnede gösterilmesidir. Oyunun klasik tragedya kurallarını yıktığı bir başka bölüm ise Macbeth şatosunun kapıcısınınım diyaloglarının olduğu bölümdür. Bu bölümde kapıcının söylemleri oyunun geneline aykırı bir biçimde komedya unsurları taşır ve belki de sahnede biraz sonra yaşanacak oyunun doruk noktalarından birisinin öncesinde izleyicide bir rahatlama yaratmak ister.

Shakespeare’in oyunlarında kullandığı şiirsel dil günümüzde zamanın ve çevirinin etkisiyle anlaşılmayı zorlaştırsa da o dönem yaşayan halk için anlaşılması oldukça kolay bir yapıya sahiptir. Hem dramatik olarak hem de izleyicinin anlaması bakımından özellikle Macbeth’in düşüncelerini sahnede aktarması oldukça önemlidir. Bu bağlamda oyunların okunmak için değil, sahnelenmek için yazılması gerektiğine dair Rönesans’ta ağır basan düşüncenin etkilerini Shakespeare’de de görürüz.

Shakespeare tiyatrosunda görülen bazı temel karakteristik özellikler bu oyunda da vardır. Bu özellikler kısaca:

- Shakespeare oyunlarının konusunu belirlerken tarihten, mitolojiden ya da bir söylenceden yararlanmaktadır. Ancak oyunlarını yazarken gerçeği olduğu gibi yazmaz, onu kendi belirlediği forma sokar. Macbeth hikayesi de İskoçya’da gerçek bir tarih anlatısından esinlenerek yazılmıştır. Ancak diğer oyunlarında olduğu gibi Shakespeare bir tarihi-biyografik oyun yazmamış, onu dramatize ederek bir tragedya haline getirmiştir. Gerçek tarihte Kral Duncan oyundaki gibi erdemli bir karakter olmadığı gibi Macbeth de kral olduktan sonra uzun bir süre halk tarafından oldukça sevilmiş, yaptıkları başarılı bulunmuştur.

-   Shakespeare tiyatrosunun bir başka önemli özelliği de oyunun hemen başında oyunda yaşanacak çatışmanın izleyiciye verilmesi ve karakterlerin yaşadığı felaketlerin ülke ile bağdaştırılması vardır. Macbeth oyununda henüz ilk sahnelerde, önce Macbeth’in ne kadar yiğit bir karakter olduğunu öğreniriz, sonrasında ise çatışmayı yaratacak unsur olan politik hırsını açıkça görürüz. Ayrıca Macbeth’in kral olmasıyla birlikte yaptıkları kötülük sadece bu karakterle sınırlı kalmamış, bütün ülkenin üstüne çöken bir felaket olarak tanımlanmıştır.

-     Shakespeare oyunlarında çok sayıda ve birçok farklı karaktere yer vermesi Macbeth oyununda da görülür. Oyunda repliği olan 30’dan fazla karakter bulunmaktadır. Bu karakterlerin bir çoğu soylu kişiler de olsa, katil, hekim, hizmetçi gibi farklı nitelikte pek çok karaktere yer verilmiştir.

Shakespeare’in oyundaki ana olay dışında yan olaylara yer vermesinin Macbeth’teki iz düşümü ise biraz zayıftır. Nitekim oyundaki neredeyse her sahne ana olaya ilişkindir ve çoğunlukla Macbeth’i bakış açısına almamıza sağlar. Oyunda yer alan yan olaylar genellikle ana olay nedeniyle yaşanan hikayeler ve farklı karakterlerin yaşadıkları trajedilerdir. Örneğin kralın varisi Malcom, Macduff ile konuşurken kendi kusurlarından ve iyi bir kral olamayacağından acıyla bahseder. Macduff karakteri ise ailesinin katlediliş haberini aldığında derin bir üzüntüye dalar.

Shakespeare’in diğer oyunlarında olduğu gibi Macbeth oyununda çok sayıda imge ve zıtlık de yer almaktadır. Örneğin kötü olaylar hep gece ya da karanlık vakti yaşanır. Gece ve Gündüz zıtlığı oyunda açıkça ve neredeyse her sahnede verilir. Çocuk imgesi oyunda önemli bir yer tutar. Hem Macbeth’e yaşayacağı sonu haber veren bu doğmamış çocuklardır hem de Macbeth’e cadılar tarafından söylenen ve anadan doğma birisinden korkma lafı ile açık bir Meryem Ana ve Hz. İsa imgelemi yapılmıştır.

Macbeth metninin günümüze ulaşan halinin tam olup olmadığı bilinmemektedir. Nitekim oyunda bazı boşluklar bulunmaktadır. Bu boşlukların bilinçli olup olmadığı halen tartışma konusudur. Bu boşluklardan en önemlisi kuşkusuz cadıların kehanetinde soyunun kral olacağı söylenen Banquo karakterinin oğlu Fleance karakterinin akıbetidir. Nitekim Fleance karakteri, babasının öldüğü suikasttan kurtulduktan sonra bir daha görülmez. Burada izleyicide kehanetin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği sorusu belki de Shakespeare tarafından yaratılan bilinçli bir boşluktur. Nitekim Rönesans düşüncesine uygun olarak soru sormayı, sorgulamayı irdeler. Fleance veya onun soyundan gelecek birisinin kral olması yeni bir politika savaşı ve bolca kan anlamına geleceği için oyun aslında mutlu ve huzurlu bir sonla değil, bolca soru işaretiyle biter. Böylece yazar, izleyiciye çözümü hazır bir şekilde sunmamış, onları sorgulamaya itmiştir. Bu sorgu ile oyundaki karakterlereler değil o karakterlerin temsil ettikleri etik kavramlar sorgulanacaktır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder