Tuğrul Tülek 2006 yılında Anadolu Üniversitesi Tiyatro Bölümünden mezun oldu. Başta DOT'da olmak üzere pek çok tiyatro oyununda sahneye çıktı, televizyon dizilerinde ve filmlerde oyunculuk yaptı. Kendisi ile internet üzerinden bir röportaj gerçekleştirdik. Kendisine verdiği yanıtlar için tekrar teşekkür ediyorum.
![]() |
Tuğrul Tülek |
Artaud'un Defteri: Oyunculuğa Nasıl Başladınız?
Tuğrul Tülek: Aslında her zaman
yapmak istediğim meslekti oyunculuk. Özellikle de tiyatro alanında icra etmek
istediğim bir meslekti. İngilizce Bölümü’nde okurken okulun tiyatro
grubundaydım, sonra Bursa’da bir oyunculuk workshopuna katılmıştım, orada devlet tiyatrosu sanatçısı Özer
Tunca’da gözlemci olarak vardı. Oradan aklına yazmış beni.Bir sene sonra
sahneleyeceği oyunda bana bir rol teklif etti ve her şey böyle başladı.
Ardından konservatuvar, Polonya deneyimi
derken bugünlere geldik.
Artaud’un
Defteri: DOT Sürecinden bahseder misiniz? DOT’un
anlattıkları hayatımızın neresinde duruyor?
Tuğrul
Tülek: Okul, askerlik vs. bitince ne yapmam
gerektiğini, nereden başlamam gerektiğini tam bilemiyordum. O arada gazetede
DOT un oyuncu seçmeleriyle ilgili bir haber okudum ancak 30 yaş altında erkek
oyuncular arıyorlardı, ben de 30 yaşımı daha yeni bitirmiştim ve bunun bir
işaret olduğunu düşünüp katılmamaya karar verdim ama sonra içim rahat etmedi,
CV’imde yaşımı biraz küçültüp seçmelere katıldım J , olumlu bir cevap alınca da çok mutlu oldum tabi.
Böylece Kürklü Merkür ekibine dahil oldum, o zamandan beri de DOT ta oyuncu,
çevirmen ve yönetmen olarak çalışmaya
devam ediyorum. Bu yıl altıncı sezonum olacak. DOT’un anlatmayı seçtiği hikayeler
aslında çok da yabancısı olduğumuz hikayeler değil. Metropol insanının
dertlerini, paranoyalarını, yaşadığımız dünyanın çelişkilerini, insanlığın
geldiği noktayı, belli duyarlığa sahip bir güruhun ortak sıkıntılarını anlatan
hikayeler bunlar. Yani sahnede izlediğimiz hikayelerin her gün gazetede
okuduklarımızdan yahut haberlerde izlediklerimizden pek farkı yok. Hatta gerçek
hayattaki vahşet dozu maalesef o kadar arttı ki, artık bizim oyunlarımız dahi o
kadar sert değil.
![]() |
Malafa |
Artaud’un
Defteri: In Yer-Face, DOT’u anlatan bir kavram mı?
Yoksa Yan bir kavram mı?
Tuğrul
Tülek: In-Yer-Face DOT için bir başlangıç noktası ama
artık dünyada olduğu gibi DOT ta da sıkça başvurulan ve hala takip edilen bir
tarz değil. Yani o oyunların, o metinlerin üstüne çok fazla oyunlar yazıldı,
In-Yer-Face yazarlar kulvar değiştirip daha deneysel, farklı tarzlarda oyunlar
yazdılar/ yazıyorlar. Dolayısıyla her zaman yeniyi, çağdaşı temsil eden DOT da
In-Yer-Face ile olan bağlarını farklı tarzlarla genişletti. Örneğin “Süpernova”
Devised Theatre diye adlandırılan tarzda
bir oyun. Farklı disiplinleri harmanlayan yapısıyla alışılagelmiş DOT
oyunlarından çok farklı bir yerde duruyor ve dansın, müziğin, sporun, metnin,
ışığın birleştiği bir tasarım-oyuna dönüşüyor.
Artaud’un
Defteri: DOT’un yaptığı işleri çok takdir ediyorum.
Cesur ve yenilikçi. Hem metinler özgün hem sahneleme. Sizce DOT tiyatrolar
arasında yeni bir akım başlattı mı? 5 yıl öncesine kadar bilinmeyen bir akım şu
an çok popüler Türkiye’de.
Tuğrul
Tülek: Böyle bir etkiden elbette bahsedebiliriz. DOT
tan sonra onun tarzını benimseyen, ya da onun geldiği noktadan cesaret alıp
kurulan pek çok grup çıktı ortaya. Zamanla hepsi de kendi tarzını oturttu.
Böyle ekipler kurulmaya, aramıza katılmaya devam ediyor ki bu hareketlilik çok
sevindirici.
![]() |
Kürklü Merkür |
Artaud’un
Defteri: Kürklü Merkür. Galiba DOT nezninde ilk
oyununuz. İzleyemedim fakat okudum. Çarpıcı bir metin. Nasıl bir deneyimdi?
Tuğrul
Tülek: Evet DOT daki ilk oyunumdu. Müthiş bir
deneyimdi elbette. Hem o zamana kadar okuduğum, oynadığım hiçbir oyuna
benzemiyordu hem de çok riskli bir işti bence. Ama tabi risk almadan başarının
yakalanması pek de mümkün olmuyor. O yüzden iyi ki o riski almışız ve hala
hatırlanan, akıllarda kalan bir oyun çıkarmışız ortaya. Her zaman çok özel
hatırlayacağım bir oyun Kürklü Merkür.
Artaud’un
Defteri: Malafa. İzleyebildiğim ender DOT
oyunlarından. Diğer oyunlardan farklı, romandan uyarlama. Öncelikle şunu sormak
istiyorum. Oyunun roman uyarlaması olması oyuna hazırlanırken sizleri ne ölçüde
etkiledi?
Tuğrul
Tülek: Hakan Günday romanı oyuna uyarlarken orijinal
metine sadık kalmadığı pek çok yer vardı, dolayısıyla bundan cesaret alarak biz
de oyunu romandan bağımsız düşündük, bu elbette işimizi daha kolaylaştırdı.
![]() |
Malafa |
Artaud’un
Defteri: Hakan Gündayla (ki kendisi bence çağdaş Türk
yazarları arasında çok önemli bir yere sahiptir) çalışma fırsatı buldunuz mu?
Tuğrul
Tülek: Hakan Günday’la ilgili düşüncelerinize aynen
katılıyorum, Malafa sürecinde kendisiyle tanışma ve birlikte çalışma şansımız
oldu ve o zamandan beri de hem ekip olarak hem bireysel olarak dostluğumuz
aynen devam ediyor. Hakan Günday zekasını kalemine yansıtan ender yeteneklerden
biri, hem bir okur, hem bir oyuncu hem de herhangi bir kişi olarak onunla
tanışmış olmak gerçekten büyük bir şans.
Artaud’un
Defteri: Oyundaki enerjiniz muazzam. Oyuna kattığınız
canlılık. Bu ne kadar yönetmen yönlendirmesi ne kadar sizin takdiriniz?
Tuğrul
Tülek: Dediğim gibi 2006 yılından beri DOT dayım ve
yer aldığım oyunların hepsini Murat Daltaban yönetti. Bu kadar sık ve çok
birlikte çalışınca her iki taraf da birbirlerinin enerjilerini çok iyi biliyor,
ne demek istediklerini bazen konuşmaya gerek kalmadan anlıyor. Bu Malafa da da
böyle oldu, Shopping and F**ing de de, Süpernovada da… Dolayısıyla sahnede
gördüğünüz her şey karşılıklı yaratılan enerjiyle ortaya çıkan bir durum.
![]() |
Süpernova |
Artaud’un
Defteri: Süpernova (Beautiful Burnout). 1 yıl boyunca uzaktan takip ettim
bu oyunun haberlerini. Boks çalışmaları nasıl bir deneyimdi?
Tuğrul
Tülek: Oyunculuk çok basit, sıradan, herkesin
yapabileceği bir meslekmiş gibi görülür nedense ama tiyatro oyunculuğu
gerçekten müthiş disiplin gerektiren, hayatınızı hep kontrol altında tutmak
zorunda olduğunuz, sürekli çalışmayı ve kendinizi yenilemeyi gerektiren bir
meslek. Yani durursanız ölürsünüz. Boks çalışmaları, boksla tanışmak ekip
olarak hepimizin hayatında yepyeni bir soluk getirdi. Aslında oyunculukla çok
fazla ortak yönü olduğunu gördük. Müthiş bir konsantrasyon gerektiren, beden
koordinasyonuna dayalı, zekaya sonuna kadar ihtiyaç duyduğun, hem çok yumuşak
hem çok sert bir spor boks. Tıpkı oyunculuk gibi.
Artaud’un
Defteri: Öksüzler. İlk yönetmenlik deneyiminiz mi?
Nelere dikkat ettiniz?, In Yer-Face ne kadar etken oldu reji çalışmalarında?
Tuğrul
Tülek: Öksüzler ilk yönetmenlik deneyimimdi. Dennis
Kelly’nin çok güzel yazdığı, anlattığı bir hikaye vardı elimde, ben rejinin bu
hikayeyi boğması taraftarı değildim hiçbir zaman çünkü seyircinin kendini
hikayeye kaptırmasını, kendini o karakterlerin yerine koymasını, kısacası
empati kurmasını çok istemiştim. Bu sebeple olabildiğince sakin, hikaye
demlendikçe ilişkileri ve durumu daha da ortaya çıkaran bir tarzda sergilemek
istedim oyunu. Tabi bunda o üç karakteri de müthiş bir şekilde oynayan İbrahim
Selim, Gizem Erdem ve Yusuf Akgün’ün de payı çok büyük.
Artaud’un
Defteri: DOT neden turneye çıkmıyor? Mesela bir
Ankaralı olarak söyleyebilirim ki buradaki izleyici olarak bu tarz oyunlara
açız.
Tuğrul
Tülek: Oyunlarımız mekanlarıyla belli bir bağı olan
oyunlar, yani aynı şartlarda başka bir mekan olmadığı sürece atmosferinden çok
şey kaybedebiliyor. O yüzden biz de turneye çıkıp oyunların dilinden taviz
vermektense seyircilerimizi kendi salonlarımızda ağırlamayı tercih ediyoruz.
![]() |
Shopping and F**ing |
Artaud’un
Defteri: Biraz genel bir tiyatro sorusu olsun. Sizce
bir tiyatrocu hem büyük sahnelerde hem DOT gibi alternatif sahnelerde mi oynamalı,
yoksa zaten DOT’un tadını almış bir oyuncu dahasını istemez mi?
Tuğrul
Tülek:Böyle bir kural yok elbette. Herkes istediği
sahnede, istediği oyunda oynar. Biz bu işin eğitimini aldık dolayısıyla küçük
sahnelerde de, büyük sahnelerde de oynarız. Yeter ki proje, oyun, hikaye
içimize sinsin.
Artaud’un
Defteri: Son olarak kişisel beğenilerinizi merak
ediyorum. Mesela en sevdiğiniz kitap, film, müzik türü gibi. Dizi takip eder
misiniz?
Tuğrul
Tülek: En sevdiğim kitap Zadie Smith-İnci Gibi
Dişler. Birden fazla okuduğum ilk kitap ve her okuyuşumda da ayrı bir haz
vermiştir bana. Film dünyası derin bir dünya, o kadar iyi filmler çekiliyor ki
her an favorilerim değişebiliyor. Mesela Ashgar Farhadi’nin Bir Ayrılık filmi
tesirini uzun süre üzerimde taşıdığım bir film oldu. Wong Kar Wai’nin Aşk
zamanı da bir diğer sevdiğim filmdir. Müzik deseniz o da öyle çok kalabalık bir
dünya ve ben de iyi bir müzik takipçisiyim. Björk, My Brightest Diamond, KT
Tunstall, I Am Kloot, Adele, Rufus Wainwright, Metronomy gibi kimi popüler kimi
daha alternatif isimleri dinlemeyi severim.
Artaud’un Defteri: Tekrar teşekkürler.
Tuğrul Tülek: Ben Teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder