9 Mart 2021 Salı

İzledim: Sophie ve Ben

Sophie Scholl

Geçen yıl pandemi süreci başladığında Ebru (Tartıcı Borchers) harıl harıl Almanca oyunları Türkçeye çevirmekle meşguldü. Ben de baskısı olmayan oyunlara ayrı bir ilgi duyduğumdan hem kişisel arşivime katmak hem de bu oyunları okumak amacıyla bekleme sırasına ilk girenlerden biriydim. Ebru bir süre sonra çevirisini tamamladığı bir kaç oyunu yolladı. Göndereceği oyunlar içerisinde bir tanesini heyecanla bekliyordum: Sophie ve Ben. Bu heyecanımın en önemli sebebi Sophie Scholl'ün hikayesinin bende derin izler bırakması ve o günlerde aklımda onun hayatını anlatan bir oyun yazma fikri oluşu vardı. Ancak bir kaç İngilizce kaynak dışında hemen hemen tüm kaynaklar Almancaydı. Bu da bende oyunun hakkını verememek korkusu yaratıyordu ve aklımdaki projeyi sürekli erteliyordum. Şimdi ise Sophie Scholl'ün hayatını bir Alman yazarın kaleminden çok farklı bir kurgu ile anlatan bir oyunu okuma şansı edinmiştim. Hem de bu oyun sadece Sophie Scholl'ün hayatına odaklanmıyor, gerçek hayatta hiç karşılaşmamış, tanışmamış Hitler'in kişisel sekreteri Traudl Junge ile Sophie Scholl'ü bir araya getirerek 2. Dünya Savaşında yaşanan vahşete farklı bir pencereden bakma fırsatını veriyordu.

Oyunu bir çırpıda okudum ve oldukça beğendim. Oyunun yazarı Ursula Kohlert sadece 2. Dünya Savaşı esnasında Nazilere çalışan Traudl Junge ile Nazi Karşıtı  Sophie Scholl'ün hikayesini anlatmıyor, savaşın vahşeti, bu vahşetin bireyler üzerindeki yıkımı üzerine de günümüzde geçerliliğini koruyan mesajlar veriyordu. Ebru da çevirinin altından hakkıyla kalkmış dilimize çok başarılı bir eser kazandırmıştı. O günlerde oyun hakkında biraz daha konuştuk ve sonrasında kendi işlerimize yoğunlaştık. 

Traudl Junge

Aradan yaklaşık 1 yıl geçti ve oyunun Türkiye'de sahneleneceğini öğrendim. Bu hem çevirisi sahnelenecek Ebru için hem de takıntılı derecede 2. Dünya Savaşı filmlerini, oyunlarını izlemeyi seven benim için çok güzel bir haberdi. Ortadaki tek sorun pandemi gerçeği nedeniyle oyunun fiziken sahnelenmesinin pek mümkün görünmemesiydi. Bu oyun için fiziksel bir gösterim daha önce planlandı mı bilmiyorum ancak, pandemi şartları nedeniyle oyun prömiyerini 5 Mart 2021 tarihinde Goethe Enstitüsü Ankara Facebook sayfasından canlı yayınla gerçekleştirdi. 

Pandemi süreciyle birlikte hayatımıza giren tartışmalardan birisi, online tiyatro gösterimlerinin tiyatro olarak adlandırılıp adlandırılamayacağı hususu. Ben bu taşın altına girmeyeceğim, bu konuda kesin çizgilerle bir şey söylemenin de doğru olduğunu düşünmüyorum. Zorunluluktan dolayı online sahnelenmek zorunda kalan oyunlara ister tiyatro ister dijital performans diyelim tanımların pek önemli olduğunu düşünmüyorum. Bu nedenle de oyun hakkında görüşlerimi bildirirken belli bir tanımlamayla kendimi sınırlandırmak istemiyorum.

Sophie ve Ben

Yönetmenliğini Kadri Özcan'ın üstlendiği, Yapımı Tiyatro Libra'ya ait olan ve 4 sahneden oluşan oyun, Sophie ve Traudl'ın bir Nazi gençlik kampında tanışmaları ile başlıyor. Gerçek hayatta hiç bir zaman yaşanmamış bu karşılaşma, oyun dünyasında kurulacak ikili kurgunun da başlangıcını oluşturuyor. Bu kurgu ileride savaşa karşı farklı bakış açılarında olacak ve konumlanacak olan bu 2 kadının hayatları ekseninden savaşın acımasızlığını yüzümüze çarpıcı şekilde vuracak.

Önce karakterlerin çocuk denebilecek yaştaki hallerini, geleceğe dair hayallerini ve düşüncelerini görüyoruz. Bu noktada oyun süresi boyunca kimi zaman gerçek kimi zaman kurgusal olarak karakterlerin geçireceği dönüşümün tohumları atılmış oluyor. 2 masum insanın, 2 masum çocuğun hayallerinin, umutlarının ileride nasıl yıkılacağını biliyoruz. Daha ilk andan itibaren Sophie biraz daha olgun, Traudl ise biraz daha çocuksu. İlk sahnenin oyun içerisinde yarattığı en büyük tehlike karakterlerin çocuk yaştaki hallerinin verilmesi sebebiyle kimi zaman oyunculukların yapay gözükmesi. Ancak oyunun devamında özellikle karakterler 20'li yaşlarına gelince Senem Topkaya Sophie rolü ile, Öykü Dağdeviren Traudl rolü ile çok başarılı bir performans sergiliyor. Özellikle oyunun final sahnesinde oyunculuk performansları zirveye ulaşıyor ve tüyleri diken diken eden bir final ile bizleri uğurluyor.

Bundan sonra karşımıza çıkan her sahnede belirli bir zaman atlaması yaşanıyor ve karakterlerin savaş dönemi içerisinde neler yaşadığını, savaşın yıkıcı etkisinin cepheden onlarca kilometre uzakta olmalarına rağmen nasıl hissettiklerini görüyoruz. Bu zaman atlamaları savaşta Nazilerin başarıdan çöküşe gitmeleri gibi karakterlerin hayatlarında da önemli dönüm noktalarını bize sunuyor. Dansçı olmak isteyen Traudl'ın hayallerinin savaş nedeniyle nasıl yıkıldığına, Nazi karşıtı Sophie'nin sadece bildiri dağıtarak giriştiği umutsuz başkaldırının acımasız sonuçlarına şahit oluyoruz. 

Sophie ve Ben

Aynı yaşta, çok sayıda benzerlikleri olan bu 2 kadının hayatı gerçek hayatta çok zıt bir yol ayrımına maruz kalsa da oyun kurgusu içerisinde özellikle son sahnede çok başarılı bir şekilde birleşiyor. Traudl, Hitler'in sekreteri olarak Sophie ve onun gibi milyonlarcasının başına gelenlerden doğrudan sorumlu olmamasına rağmen, Hitler'i, Naziler'i hiç bir zaman sorgulamadığı, onlara koşulsuz inandığı için yaşananlardaki sorumluluğunu fark ediyor. Bu final ile birlikte oyun Sophie ve Traudl'un hikayesinden daha evrensel bir noktaya, düşünen bireyin, itaatkar birey karşısındaki konumuna odaklanmış oluyor.

"Bir gün, duvarda Sophie Scholl'un anısının bulunduğu Franz-Joseph Straße'deki bir tabeladan geçiyordum. Onunla aynı yıl doğduğumu ve Hitler'in hizmetine girdiğim yıl idam edildiğini gördüm. Ve o anda, çok genç olmamın gerçekten bir bahanesi olmadığını fark ettim. Belki bir şeyler öğrenmeye çalışabilirdim" Traudl Junge

Oyunun Artıları:

- Senem Topkaya ve Öykü Dağdeviren yetenekli 2 genç oyuncu olarak çok başarılı bir performans ortaya koyuyor. Bilhassa oyunun finalinde performansları çok başarılı.

- Oyunun dekoru her bir sahnede farklı amaca hizmet ediyor ve kolay değiştirilebilir yapısıyla 4 farklı mekanda geçen oyuna bütünlük kazandırıyor. İlk sahnede Swatzika olan bu dekor parçaları bir sonraki sahne kıyafet değiştirme kabinine sonraki sahne bavula son sahne ise savaş yıkıntılarına dönüşüyor.

- Sahne geçişlerinde kullanılan ve dekora yansıtılan gerçek savaş görüntüleri, sahneler arasındaki zaman atlamalarını başarılı bir şekilde anlatıyor.

- Güçlü Hikaye.

Oyunun Eksileri:

- Kimi zaman müzik sesi oyuncuların konuşmasının önüne geçiyor.

- İlk sahnede karakterlerin çocuk hallerinin yansıtılması kimi yerlerde "yapay" duruyor.

Oyun Puanı: ****

Künye:

Yazar: Ursula Kohlert 
Çeviri: Ebru Tartıcı Borchers
Yönetmen: Kadri Özcan
Yönetmen Yard.: Eda Ateş
Koreografi: Deniz Alp
Oyuncular: Öykü Dağdeviren - Senem Topkaya
Dekor: Selim Cinisli
Kostüm: Fatma Sarıkurt
Işık: Zekai Göksu
Projeksiyon: Ümit Sert
Yapım: Tiyatro Libra

Oyun görselleri Öykü Dağdeviren Instagram sayfasından alınmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder